Histeri, belki de tarihin en eski zamanlarına dayanan psikolojik bozukluklardan biridir, Hipokrat'ın bile tedaviyi tanımlamaya ve bulmaya çalıştığı psikolojik bozukluklardan biridir. Histeri, dönüşüm, amnezi, ani ve açıklanamayan anksiyete atakları ve diğer semptomları olan nevrotik bir hastalıktır. Tanı amaçlı bir terim olarak histeri modern psikiyatrik sınıflandırma sisteminde artık kulanılmamaktadır. Mevcut tanı sistemindeki histerik kişilik, Histrionik Kişilik olarak değiştirilmiştir. Günümüzde genellikle disossasyon bozukluğu, somatoform bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, histrionik kişilik bozukluğu ve sınırda kişilik bozukluğu olarak histeri kaynaklı bozukluk tanıları kullanılmaktadır. 2000'li yılların başlarında, histrionik kişilik bozukluğu insidansı % 1.84 olarak bulunmuştur ve bu kişilik bozukluğunun çoğunlukla kadın popülasyonunda görülen bir kişilik bozukluğu olduğu varsayılmaktaydı, ancak çalışmalar cinsiyetler arasında herhangi bir fark olmadığını göstermiştir. Histrionik kişilik bozukluğu aşırı duygusallık ve dikkat çekme davranışları ile karakterizedir. Histrionik kişilik bozukluğu DSM-5'te küme B kişilik bozukluklarında yer almaktadır. Bu kişilik bozukluğuna sahip kişiler fiziksel görünümlerini başkaların dikkatlerini çekmek için kullanır, yoğun duygular, bencil davranışlar sergilerler. Ayrıca, fiziksel çekiciliğe son derece önem verdikleri için, dikkat çekmediklerini düşündüklerinde tedirginlik yaşarla, dikkate alınmadıklarını ve göz ardı edildiğini düşünürler. Bu çalışmada histerik kişilik psikanalitik açıdan ele alınmış, histrionik kişilik bozukluğu ile farklılıklar ve benzerlikler DSM bakış açısı çerçevesinde incelenmiştir. Savunma mekanizmalarına örnek vermek amacıyla Stefan Zweig tarafından kaleme alınmış 'Çöküşün Hikayesi'nden Madam dePrie karakteri ele alınmıştır.